Paylaşmak kolay!
Eylül’ümüzle Bir Yıl
Hasan Baltalar
24 Eylül 2019 Salı
2142 Görüntülenme
Yorumsuz

Bir arkadaşımın (oğlum gibi sevdiğim) oğlu, bir ziyaretinde “Hasan amca size bir bebek vermek istiyorum” dedi. Önce ne kastettiğini anlamadım ama sonra bir muhabbet kuşu yavrusundan bahsettiği ortaya çıktı. Bunları yazarken klavyemin üzerinde çığlık atarak gezinen “Eylül” ile muhabbet yolculuğumuz da böylece başlamış oldu. ☺

Evlerinde eşli muhabbet kuşları olduğunu biliyordum. Yıllar evvel kız kardeşim bize beslediği muhabbet kuşunu vermek istemiş, eşim de “Bakamam” deyip reddetmişti ama bu kez hemen, “Alalım” dedi. Demek, her şeyin bir zamanı varmış.

İlk Heyecan

Sosyal medya tanışlarımdan isim sordum. Çok güzel isimler önerildi. Ancak eşim, sonbahar ekinoksunda doğmuş olmasından esinlenerek “Eylül” olsun istedi. Kuşumuz erkek, bu isim de genellikle kız çocuklarına konulduğundan benim içime sinmedi. Hatta bir süre adını kullanmadım. Eşime, “Adını söylerse ben de ona adıyla sesleneceğim” dedim. “Ş” ve “Ç” harflerini içermediği için söyleyemeyecekti çünkü. Ancak zekâ küpü bir hayvanla dans ettiğimi sonradan anladım.

İlk Gün

Yavrumuz, Ekim ayının ilk günlerinde tam teşkilatlı kafes ve ekipmanı ile evimize geldi. Arkadaşım ve ailesi birkaç saat oturduktan sonra gidince, evimizin yeni bireyi ile baş başa kalmıştık. Yabancısı olduğumuz bir konu ve hiç tanımadığımız bir kuş. Lisedeyken kanaryamız vardı ama babam ilgilenirdi. Fazla bir bakım tecrübem olmadı.

Geldiği akşamüzeri saatlerinde tüneğinde kenara çekilip beklemeye başladı ve hiç kıpırdamadan saatlerce durdu. Yem yemeye bile inmedi, hiç ses çıkarmadı. Endişelenip arkadaşımı aradım ve bir sıkıntısı olup olmadığını sordum. “Normaldir” dedi.

Onun bu hali, üniversiteye başladığımda yerleştiğim yurt odasındaki mahzun halim ile aynıydı. Uzun süre kalmak amacıyla ilk defa şehir dışına çıkmıştım ve kalabalıkta yalnız kalmıştım.

Gece yattık ama aklımız ondaydı. Sabahın ilk saatlerinde, ilk sesini duyduk. Yem yemeye de başlamıştı. Sevindik tabi.

Yeni bir uğraş, yeni duygular …

Onunla yoğun olarak ilgilendiğimiz günler başladı. Herkes gibi internetten yazılar okumaya yöneldim. (Bu arada muhabbet kuşu hakkındaki çoğu yazının hiçbir işe yarar bilgi içermediğini belirtmeliyim.)

Eşimin kadın şefkati ile gösterdiği ilgi bambaşkaydı. Bense daha bir “ağır abi” veya “baba” modundaydım. İkimiz de sadece konuşuyorduk onunla. Bir de kafes temizliği ve yem takviyesi, su değişimi falan. Yavru olduğundan, her şeye bizimle alışacaktı.

Sonra yavaş yavaş elimizi kafesin içine sokmaya ve avucumuzla yem yedirmeye başladık. Elimizin üzerine ilk çıkışı ve minik ayaklarını hissetmek harikaydı.

Bir gün onu uçurmaya karar verdim. Sanırım kanatlarını çırpıp uçabilirdi artık. Kafesin kapağına elimi koydum. Elime gelince de dışarı çıkardım. Kuş refleksi midir, bilmiyorum. Elimden havalandı ve dönerek turlamaya başladı. Ancak odayı tanımadığından deli gibi uçuyor, konacak yer bulamıyordu. Kısa bir süre sonra yoruldu, dengesini kaybetti ve kitaplığın kapağına kafa üstü çarparak yere düştü. Ayağa kalktı ama kalbi çok çarpıyordu. Üzüntümü anlatamam. Korkutmamaya çalışarak elime aldım. Kaçacak hali bile yoktu, kafesine koydum.

Günler geçti. Artık daha rahat dışarı çıkıyor ve canının istediği gibi uçup, istediği yere konuyordu. Tabi, aynı oda içinde. Dışarı çıkmaya cesaret edemiyordu. (Artık evin her tarafına keyfince gidiyor. Sadece karanlık olmayacak.)

Konuşma seansları, ilk banyosu, hoşlandığı yemler ve diğer gıdalar derken, daha iyi tanıyorduk onu.

Bir gün, uzayan tırnaklarının elime batmaya başladığını hissettim. İnternete bunu yazdığımda, sahibinin muhabbet kuşunun tırnaklarını kestiği bir video gördüm. “Kesmek gerekir, yoksa tüneğe rahat tutunamaz” diyordu.

İnternet bilgilerini uygulamanın, bazen ne kadar hatalı olabileceğini daha da iyi öğrendim. Daha ilk tırnağını kestiğimde kanamaya başladı. Korkup, hemen kafese koyduk. Gezindikçe tüneği kan oldu. Ayağı acıdığından üzerine basamıyordu. Kendini kaşımaya çalışırken tüylerine de kan bulaştı. Eşimle ağlayacak duruma gelmiştik.

Bir daha böyle bir şey denemedim. (Şimdi Eylül, uzayan tırnaklarını gagasıyla kendisi kesiyor. ☺)

Birlikte 1 Yıl

Eylülümüz bugünlerde ilk yaşını doldurdu. Birlikte tam bir yıl geçirdik. Kışıyla, yazıyla, bulutuyla, güneşiyle, sıcağı ve soğuğuyla bir yılı birlikte yaşadık. Bazı hallerine üzüldük, bazı hallerine kahkaha ile güldük. Son 10 günde en ağır tüy değişimini gerçekleştirdi ama şükürler olsun, hiç hastalanmadı. En büyük beklentimiz konuşması idi. Kelimelere razıydık ama kurduğu cümlelerin sayısı otuza yaklaştı. Gülüşümüzün taklidini yaptığı bile oluyor. ☺

Eylül’ü aldığımız arkadaşımda, şimdi gelinimiz büyüyor. İnşallah birkaç ay sonra düğüne davetlisiniz. ☺

Arkası Yarın

Size “Eylül” ile geçen bir yılımızı özetlemek istedim. Daha çok şey var yazılabilecek ama uzatıp sıkılmanızdan çekindim. Kısmet olursa ek olarak yazacağım güncellemeler halinde onunla neler öğrendiğimizi, ona neler öğrettiğimizi ve yöntemlerini anlatayım. Becerebilirsem, bunlar internetteki kuş bloglarında bulabileceğiniz bilgilerden farklı ve daha gerçekçi olsun.

Güncellemeler

17 Ocak 2020 – Güneş’imiz

Eylül ile olan yolculuğumuzda bugün bir dönemeci geçtik. Kendisini bize hediye eden arkadaşımızdan yeni bir yavru geldi. Kızımız, gelinimiz henüz üç aylık. Aynı aileden olduğundan, Eylül ile çok benzerliği var. Bu kız sarı-beyaz karışımı ve gri-kahverengi arası hareleri var. Onun da adını eşim lütfetti: “Güneş”.

Bu da bizim için ayrı bir deneyim oldu. Kafesi daha önce büyütmüş ve hazırlamıştım. Kızımızı geldiği küçük emanet kafesten, Eylül’ün eski kafesine aldık. Bir süre sonra yanına yeni kafesinde olan Eylül’ü getirdik. Bir süre ayrı kafeslerde ama yakın tutup, ilgili olup olmayacaklarına baktık. Daha sonra Eylül’ü dışarı saldık. Bizim zampara hemen onun kafesine gitti. Eylül dışarıda diğeri içeride bir süre oynaştılar. Çok tatlı görüntülerdi. ☺ Sonra kızımızı yeni kafese aldık, Eylül’ü de yanına koyduk.

Böylece birliktelikleri başladı. Artık bir süre gözlemlememiz ve yeni sorunlara göre yeni önlemler almamız gerekecek.

17 Şubat 2020 – Güneş 1 Aylık

Bugün kızımız Güneş’in evimizdeki bir ayı doldu. Yaşı da dört aya ulaştı.

Halinde ilk güne göre büyük bir değişim var. Birkaç gündür ötüşü arttı. Eylül gibi konuşmuyor ama Eylül ona çok konuşuyor. Severken, bizim ona söylediğimiz sevgi sözcüklerini söylüyor. Kızımız hâlâ elimize gelmiyor ama kafesteyken elimizden yem yemeye, omzumuza konmaya başladı. Kafesi yani evini iyice tanıdı. Bugün ilk defa sulukta banyo yapmaya çalıştı. Standart banyoluk pek işe yaramıyor. Onu artık Eylül gibi tabakta banyo yapmaya alıştıracağız.

Hafifçe semirdi sanki. Güzel yem yiyor. Eylül’den farkı hızlıca yemesi ve çiğnemeden yutması. Kafeste taşlık kumu bulunduğundan sindirim sorunu olmuyor. Bu arada Eylül hiç sokulmamıştı ama kız mürekkep balığı sırtını ve gaga taşını da kemirmeye başladı. Eylül de ondan imrenerek kemiriyor artık. ☺

Kızımız bazen Eylül’ün yem yemesini engelliyor. Bu nedenle kafese yedek yemlik koydum. Sonra baktım ki kız hangisinde ise Eylül ötekine gidip besleniyor. Tek olunca kavga çıkıyordu. Bu arada Eylül çok kez olgun ve sabırlı davranıyor. Kadınlarla nasıl geçinileceği doğasına öğretilmiş sanki. ☺

Kız kafesin kapısına uçarak gelip girebiliyor. Eylül’ü hep elimizle koyuyoruz. Kız daha çevik, cesaretli ve becerikli. “Yuvayı neden dişi kuşun yaptığını” yaşayarak ögrendik.

Korktuğumuz bir şey var ki hiç olmadı: “Eş gelince kuşun insana ilgisi azalır” derler ama Eylül’ün bize ilgisi hiç değişmedi. Aksine kız da ilgi duymaya başladı. ☺

5 Eylül 2020 – İlk Yumurta

Oğlumuzun içinde doğduğu ayın adını aldığı bu Eylül gününde, kızımızın fındık kadar olan ilk yumurtasını gördük. ☺ Yeteri kadar olgunlaştığını düşünüp, 12 Ağustos’ta kafese bir yuva takmıştık. Güneş, ilk üç günden sonra yuva ile çok ilgilendi. Son zamanlarda içinde daha fazla kalmaya başladı. Kapısından kafasını çıkarıyor, ilk kez duyduğumuz bir ses üreterek Eylül’ülün kendisini beslemesini sağlıyordu.

Muhabbet kuşlarında ilk yumurtalar boş olabiliyor. Şimdilik tek üzüntümüz, yumurtanın çatlak olması. Onu ızgaranın üstünde bulduk, yuvaya koyduk. Tanımaya çalıştı ama henüz üstüne de yatmadı. Her şeyin tecrübe ile olgunlaştığını biliyoruz. Acelemiz yok ama heyecanlandık doğrusu.

04 Ağustos 2023 - Güneş’in Ölümü

Yazması en zor güncelleme oldu bu. Evimizin tatlı cadısı Güneş’i, kanser olduğunu düşündüğümüz bir tümörden dolayı kaybettik.

Geçtiğimiz Mart ayının ortasında kızımızın karnının kuyruk tarafında çok hızlı büyüyen bir şişlik belirmişti. Onu götürdüğüm hayvan hastanesinde önce yumurta sıkışmasından şüphelenildi ancak röntgen çekilince de öyle olmadığı, lipom veya fıtık olabileceği düşünüldü. Kesin tanının ultrason çekimiyle konulabileceği ancak cerrahi müdahale gerekirse kuşların anesteziden çıkamaması nedeniyle bunun önerilmediği söylendi.

Kızımızda bir hasta hali yoktu. Yemesi, içmesi ve dışkılaması normaldi. Hoplamaya, zıplamaya ve cadılığa devam ediyordu. Bu durumda iken operasyona sokmaya, capcanlı götürüp ölüsünü almaya cesaret edemedik ve durumu izlemeye karar verdik.

b186i002.jpgÜzerine güneş vurmuş Güneş’imiz
b186i002.jpgÜzerine güneş vurmuş Güneş’imiz

Kızımızın şişliği daha sonra küçüldü, o bölge tekrar tüylenmeye başladı. Geçiyor diye sevindik ancak bir müddet sonra yine büyüdü. Tekrar iyileşmesi ümidini taşırken, kızımız bu kez hasta hali sergilemeye başladı. Önce hareketi azaldı, gözleri artık daha çok kapalı durumda oluyordu. Sonra yem yemesi ve su içmesi azaldı. Bu durum dört gün sürdü, beşinci gün iyice ağırlaştı ve saat 14:25’te de canını teslim etti.

Kızımıza en baştan beri olduğu gibi, ağır hasta olduğu son günlerinde de çok iyi bakmaya çalıştık. Ona vitamin ve amino asit karışımı bir ilaç kattığımız su verdik. Tümör, bulunduğu bölgede dışkı birikmesine neden olduğundan günde iki kez ılık suyla temizliyor ve bölgeye zeytinyağı sürüyorduk. Ayakları kilitlendiği ve tüneğe tutunamadığı için temiz beyaz bir bez üzerine yatırdık onu. Son saatlerini rahat ve huzurlu kılmaya çalıştık. Kızımız eşimin gözleri önünde can verdi.

Aynı gün akşam, yakınımızda bulunan güzel bir parktaki ıhlamur ağacının dibine defnettik onu. Köpek veya saksağanlar çıkarmasın diye derin kazdık mezarını. Gömerken üzerine misk sürdük. Kapatıp üzerine taş koyduk.

Muhabbet kuşlarının ortalama ömrünün yedi yıl olduğu söyleniyor. Sanırım bundan dolayıdır, henüz ölümünü beklemiyorduk. Aramızda çok kuvvetli bir bağ kurulmasından dolayı da çok üzüldük, ağladık. Ondan bize birçok güzel anı ve bunları görüntüleyen fotoğraf kaldı. Onlarla avunmaya çalışacağız.

En büyük korkumuz, eşi ve ilk göz ağrımız Eylül’ün travma nedeniyle hastalanmasıydı. Ölümün üzerinden üç gün geçti ve çok şükür henüz böyle bir durumla karşılaşmadık. Sıkılmasın diye üzerine braz daha fazla düştük. Sanki o da bizim üzerimize öyle.


Lütfen sitenin kullanım politikasına uyun ve kaynak göstermeksizin alıntı yapmayın.
 Paylaşmak kolay!
 

Yorumunuzla katkıda bulunun

  • Bilgi girilmesi zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir.
  • E-Posta adresiniz yayınlanmayacak ve aramızda kalacaktır.
  • Yorumunuz içinde, lütfen bağlantı (link) kullanmayınız.