Üzerinde araştırma yapınca, artık demode olduğunu düşündüğüm ve “Hakkında yazmaya değmez” dediğim, “çalışana hisse verilmesi” konusunun hâlâ gündeme gelebildiğini görünce kararımı değiştirdim.
Çünkü bu benim gençliğime ait dönemin bir aracıydı. Benim kuşaktan olan iş sahibi arkadaşlarımın şirketlerinde bu aracı kullandığını bildiğimden, dönemsel bir alışkanlığı sürdürdüklerini düşünürdüm ama öyle değilmiş.
Şirketten hisse vermek, bir dönem çalışan bağlılığını sağlamanın agresif yöntemlerinden biriydi. “Agresif” dedim çünkü türlü yöntemler denenir ve kıymetli çalışanın kopuşuna engel olunamayınca, son koz olarak kullanılırdı. Bir arkadaşımı, böyle bir teklife itibar etmemesi ve ayrılma kararından vazgeçmemesi için ikna etmeye çalıştığımı hatırlarım.
Nedendi peki? Şirkete ortak (hissedar) olmak iyi bir fikir değil miydi?
Dilim döndüğünce anlatayım:
Ah bir kendi işim olsa!
Hemen hemen tüm çalışanlar, bir gün kendi işinin olmasını ve emir alarak çalışmaktan kurtulmayı ister. Hatta kendi işi olunca, sabah uykudan alarm kurmadan kalkacağını hayal eder. Kazın ayağı öyle değildir ama bu müthiş bir tutkudur.
Kendi işinin sahibi olunca mesai azalmaz, sabah alarm yetmiyormuş gibi bir de telefonla ararlar ama konu başka.
Çalışanın şirketten hisse alması, kendi işinin “sahibi” olması demek değildir.
Buradan başlayıp, hisse teklifinin neden reddedilmesi gerektiğini inceleyelim:
- Hisse teklifi, iyi bir çalışanın kopuşunu engellemek için ise işin rengi değişik demektir. Zorda kalınmıştır. Kimse birine ortaklık vererek, başına bela almak istemez.
- Hisseye ortak olmak demek, (her zaman) yönetime ortak olmak demek değildir. Yönetiminde katkısı olunmayan bir şeyin hissesinde olmak nasıl iyi olabilir? Eli kolu bağlı batışı seyretmek zevkli midir?
- Hisse ortaklığı sadece kâr getirmez, zarar da getirebilir. Yasal yükümlülükler de cabası.
- Birçok şirket kâr dağıtımı yapmaz ve onu sermayeye devreder. Elinize para geçecek umuduyla yıllarca beklersiniz.
- “Fayda/Maliyet Analizi” önemlidir. Fazla para etmeyen %1–1,5 gibi bir hisse, karşılığında nasıl bir yük getirecektir? İş değiştirme özgürlüğü korunacak mıdır?
En önemli maddeyi, yukarıdaki listeye eklemedim.
Emek ve Karşılığı
“Ücreti belirleyen etken nedir?” başlıklı yazımda da belirttiğim gibi, emeğin esas karşılığı ücrettir. İşinizi yaparak emeğinizi satar, ücretinizi (ve yan haklarınızı) alırsınız. Bu kadar basit!
Hisse ve prim vermeyen patronların çalışana “Kendi işinizmiş gibi çalışın” demelerine deli oluyorum.
Nilüfer (@birgarippandaaa)
30 Mart 2021
Prim, hisse, ikramiye vb gibi emeği nasıl karşıladığına dair objektivitesi ve sistematiği olmayan, emek–ücret denklemine doğru yönde hizmet etmeyen öneriler, başka bir amacı sağlamaya dönük olabilir.
Hepinize, emeğinizin karşılığı olan ücretinizi alıp gözünüzü başka bir alana çevirme ihtiyacı hissetmeyeceğiniz işler dilerim.
Yorumlar
Konuk
Yorum 1 (24 Austos 2021 12:32)
Yorumunuzla katkıda bulunun